4.11.2009

Taksim Cumhuriyet Meydanı Üzerine

TAKSİM CUMHURİYET MEYDANININ MEKANSAL ANALİZİ

Alper Çakıroğlu
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Şehir Planlama Doktora Programı

1. GİRİŞ


Meydanların, bulundukları kentlerin geçmişini ve karakterini yansıtan, simgesel öğeler içeren ve biçimsel anlamda geometrik kavramlarla ifade edilebilecek kentsel mekanlar olduğu görülmektedir. Bu alanların, günümüzde sürdürülen kentsel politikalara da bağlı olarak sosyal canlılığın ve aktivitelerin odak noktası olma potansiyeline sahip olduğu bir gerçektir. Bunun yanında kentleşmenin 19. yy sonlarından itibaren hızlanması ve kentlerin birden fazla merkeze sahip olması ile beraber özellikle tarihi meydanların niteliklerini kaybetmeden kentin bir parçası olmayı sürdürmelerini sağlamak başlı başına bir problem haline gelmiştir.

Geleneksel kentlere bakıldığında coğrafyadan bağımsız olarak meydan ve kent merkezlerinin benzer niteliklere sahip olduğunu söylenebilir. Sanayi devrimi sonrasında da özellikle Avrupa ülkelerinde bir kamusal/kentsel mekan olarak “meydan” kavramından bahsederken ortak bir anlam çatısı altında benzer tarihsel bağlam ve biçimsel öğeler eşliğinde bu konu tartışılabilmektedir. Bu örnekler sayesinde de meydan için genel bir tanım yapmak mümkün olmaktadır. Kevin Lynch’e göre meydanlar kentsel mekanlarda oluşturulmuş yoğun aktivite odaklarıdır. (Marcus&Francis 1998) Kent içinde genellikle anıtsal ve simgesel yapıların etrafında oluşan, bunun yanında ticari ve sosyal faaliyetlerin yoğunlaştığı, benzer fiziksel özelliklere sahip kentsel mekanların meydanları tanımladığı söylenebilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde idari ve dini yapıların gölgesindeki Sultanahmet ve Beyazıt Meydanları İstanbul’un iki önemli kentsel meydanıydı. Cumhuriyet kurulduktan sonra İstanbul’un yeni meydanı şehrin yeni yerleşim bölgesindeki Taksim Cumhuriyet Meydanı olmuştur.

Bu çalışmada, meydan kavramı kısaca tanımlanarak İstanbul’un en önemli noktası olduğu iddia edilen Taksim Cumhuriyet Meydanının yakın tarih içerisinde geçirdiği değişim anlatılacak ve bu fiziksel değişimin arka planında gerçekleşmiş olan bazı sosyal, politik ve ekonomik olaylar üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır.


2. TAKSİM CUMHURİYET MEYDANI

17.yy ile beraber kapitülasyonların koruması altında olan Avrupalı nüfusun Grand Rue de Pera’ya yerleşmeye başlaması (Dökmeci&Çınarcı, 1990) ve 1732 senesinde I. Mahmut’un Istanbul’un su problemine çözüm olması için inşa ettirdiği Maksem ile beraber bu bölge canlanmaya başlamıştır. 18.yy’da bölgenin nüfusunun Avrupa’daki kültürel ve ekonomik faaliyetlerinde etkisiyle arttığı görülmektedir. 19.yy sonunda kentin Pera bölgesinin hızla gelişmeye başlaması, Galatasaray-Taksim aksının giderek yoğunlaşması ve nüfus yapısının kozmopolit bir hal alması kentin merkezini de yavaş yavaş bu bölgeye kaydırmıştır.

1780 yılında modern bir orduya ihtiyaç duyulması neticesinde bölgede askeri yapıların yapılmasına başlanmıştır. 1806 senesinde III. Selim tarafından Topçu Kışlası inşa edilmiş, kışlanın batı tarafında kalan boşluk talim alanı olarak kullanılmıştır. Bunun yanında Mecidiye Kışlası, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi ve Gümüşsuyu Muzika-I Humayun Kışlası inşa edilmiş, yapılı alanının askeri binalar sayesinde genişlemesiyle diğer yapılaşmaların da önünü açılmıştır.(Karaman&İçözen, 1986) 20.yy başında çok katlı apartmanların inşa edilmesi ve araç trafiğinin artması ile çevre yeniden dönüşmüştür. 1920’lerin başında İstanbul işgal altında iken Topçu Kışlası askerlerin barınma yeri haline gelmiştir ve avlusu futbol sahası olarak kullanılmıştır.




Cumhuriyetin kurulması ile beraber 1928 senesinde inşa edilen anıt sayesinde İstanbul’un yeni meydanı ortaya çıkmıştır: Taksim Cumhuriyet Meydanı. (Gülersoy, 1986) İtalyan Heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan ve Türkiye Cumhuriyetin kuruluşunu betimleyen anıtın etrafında, insanların toplanacağı düşünülerek mimar Giulio Mongeri tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır. (Arslan, 2006) Anıtın etrafındaki yapıların radyal planlamayı çevrelemesi sayesinde meydan fiziksel olarak tanımlı bir hale gelmiştir.

Anıtın inşası ve yapılan çevre düzenlemesinin 1940’taki yıkıma kadar meydanı biçimlendirdiği görülmektedir. Bu dönemde, Vali Lütfi Kırdar’ın başlattığı imar hareketi ile beraber mimar H.Prost ‘un kentsel tasarımını hayata geçmiştir. Bu kapsamda Topçu Kışlası yıkılarak bir kısmı meydana katılmış, kalan kısmı ise Taksim Gezisi içinde kalmıştır. (Cezar, 1965)

1970’lerin başında meydan bütünlüğünü bozacak bir hamle olarak, Talimhane tarafında Cumhuriyet caddesinin başlangıcında yeralan Kristal Gazinosu blokunun yıktırılmıştır. Yıktırılan diğer önemli binalar AKM’nin yerinde olan Elektrik idaresinin yabancı müdürü için yapılan konak ve The Marmara oteli yerinde Osmanlı Bankasının Fransız Genel Müdürüne ait barok konaktır. Bu binalar dönemin uslubunu yansıtan hem de düşey ölçüyü belirleyen değerli binalardı. 1976 senesinde o zamanki ismiyle Intercontinental oteli, 1978 senesinde AKM hizmete girmiştir. (Kılınçarslan, 2005) Meydana doğu yönünde güçlü bir sınırlayıcı gelmesi alanın tanımına güç katsa da cephesini modern yorumu ve çevrede ki binalarla estetik uyumu uzun yıllar mimarlık çevrelerinde tartışılmıştır. AKM ve The Marmara otel yapılarının yüksekliği önceki tarihsel yapı yüksekliklerinin 4-5 kat üstüne çıkmış, bu binalar yanında Meydan’ın güney ve doğu cephesindeki diğer yeni binalarla düşey ölçek değişime uğramış Anıt ve çevresindeki meydan tarihsel etkisini kaybeder duruma girmiştir.

1987 senesinde Taksim Cumhuriyet Meydanı ile ilgili bir yarışma düzenlenmiştir. Mimar Vedat Dalokay’ın birinci olduğu yarışma da bu projenin kavramsal arkaplanını incelediğimizde Taksim Meydanı İstanbul’un tartışmasız en önemli noktası ve turistik çekiciliği nedeniyle Türkiye’nin dışa açılan penceresi olarak görülmekte, bu yüzden karakter olarak yerelliği yani Anadolunun zengin kültürünü yansıtması öngörülmektedir. Projenin belki de en dikkat çekici özelliği Taksim’in daha önce hiç sahip olmadığı şekilde boğaz silüetiyle görsel ilişkisinin sağlanıyor olmasıdır. (Yapı, 1988)

90’lardan sonraki sürece baktığımızda ise meydan üzerinde sürekli kısmi düzenleme çalışmaları yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalar, araç ve yaya trafiğinin yeniden şekillendirilmesi yada meydana ait peyzaj elemanlarının değiştirilmesi üzerine olmuş ve genel anlamda geçmişteki örneklere benzer bir planlama yapılmamıştır.

Son yıllarda estetik değerini kaybettiği ve bakımının maliyetli olduğu iddia edilen AKM’nin yıkılarak, yerine modern bir kültür merkezinin yapılması tartışması gündeme gelmiştir. Bu döneme damgasını vuran başka bir tartışma ise meydana yapılması düşünülen dini yapı üzerine olmuştur. Aynı tartışma günümüzde de sürmektedir. Bunun yanı sıra Taksim Makseminin bir Cumhuriyet Müzesi haline getirileceği de son aylarda Büyükşehir Belediyesi tarafından dile getirilmiştir. [1]


3. DEĞERLENDİRME

Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın geçirdiği değişim süreci içerisinde, belli kırılma noktaları göze çarpmaktadır. Meydan adına ilk hareketin askeri yapıların inşası ile başlayan yoğun iskan süreci olduğun söylenebilir. Bu süreç içerisinde, Pera bölgesinin popülerliğinin artması ve nüfus yapısının zenginleşmesi ile ilişkilenmesi de ayrı bir etkendir. İkinci olarak Cumhuriyet Anıtının inşası ile beraber meydanın çevre düzenlemesinin yapılması ile klasik meydan tanımının alana yansıdığını söyleyebiliriz. Özellikle anıtın etrafındaki yapılaşmanın mekanı tamamlayan bir hal alması ile birlikte 1925-40 seneleri arasında meydanın nispeten tanımlı bir hacim içerisinde yer aldığı görülmektedir. Üçüncü kırılma noktası ise 1940’daki yıkım ve yapım hareketi ile Taksim Cumhuriyet Meydanının modern kentleşme hamlesine eklemlendirilmesidir. Bu hareketin meydanın sınırlarını ciddi bir şekilde genişlettiğini, bu sayede anıtın etkisinin azaldığı söylenebilir. Bu kentsel tasarım hareketinin köklerini, Paris’te Hausmann’ın gerçekleştirdiği dönüşüm içerisinde bulunmaktadır. Buna benzer başka bir uygulama da Newyork’ta Moses tarafından hayata geçirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde modern ordu için ihtiyaç duyularak inşa edilen yapılardan biri olan Topçu Kışlasının yıkılması kentsel belleği kesintiye uğratmıştır.

Bundan sonra kırılma noktası olarak tariflenebilecek başlı başına bir hareketten söz etmek mümkün değildir. İrili ufaklı eklenmeleri biraraya getirirsek, AKM, Intercontinental ve Sheraton otelleri gibi büyük yapıların inşası meydana farklı bir ölçek anlayışı getirmiş ve Cumhuriyet Anıtının etkisini kaybetmesine neden olmuştur. Daha sonraki bir hareket, 80’lerde Tarlabaşı bulvarının açılması ile Taksim Cumhuriyet Meydanı geç modernist bir yıkım hareketine daha tanıklık etmiştir. Bölgedeki trafik düzeninin farklılaşması ile beraber meydanın eski etkisinden uzaklaştığını ve artık neredeyse tanımını kaybettiği görülmektedir. Cumhuriyet Anıtı tanımsız bir boşlukta yüzer duruma gelmiştir.

Tüm bu süreçlerin sonucunda Taksim Cumhuriyet Meydanının bugünkü durumu adına bir değerlendirme yaparsak, yakın tarih içerisinde planlamalar ve eklentilerle meydanın özgün yapısını giderek kaybettiği görülmektedir. Meydan bugünkü haliyle en önemli kullanıcısının motorlu araçlar olduğu, yayalar için sadece bir aktarma noktası haline gelen, fiziksel sınırlarının tariflenmesi zor olan, geniş bir boşluk halini almıştır. Sadece meydanın değil etrafındaki yapıların da (Maksem ve Taksim Gezisi) kaderine terkedildiğini söylemek yanlış olmaz. Bu bakımdan Taksim Cumhuriyet Meydanı ile alakalı birçok fikir ve projenin gündemde olmasına rağmen, son dönemde çok başarılı bir uygulama yada düzenleme yapıldığı söylenemez. Yakın tarihte yapılan birbirinden bağımsız müdahaleler sayesinde alanın kendi içinde tutarsız, çevresiyle ilişki kurmakta zorluk çeken ve en önemlisi meydan tanımından uzak bir mekan halini almıştır. 1925-1940 arasında anıtın etkisi altında oluşan meydan, zaman içinde tutarlı bir dönüşüm geçirememiştir.

Fiziksel ve biçimsel açıklamaların ötesinde Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın yaşadığı değişimin çok farklı toplumsal ve politik arkaplanları vardır. Ilk üç kırılma noktasının çok sıkı bir politik arkaplanı olduğunu söylemek mümkündür. İlk olarak Osmanlının modernleşme hareketinin askeri yapılanmaya yansıması ve bu durumun bölgedeki yapılı alanların artışını hızlandırması, daha sonra Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu betimleyen bir simgenin burada yani kentine en hızlı gelişen, en kozmopolit noktasında yer alması ve son olarak modern kent düşüncesi ile gerçekleştirilen kentsel tasarım ile imparatorluğa ait anıtsal bir yapının yıkılarak onun yerine geniş bir park ve toplanma alanının inşa edilmesi bu hareketlerin geri planında hep politik bir altyapının olduğunu bize söylemektedir. Bu hareketlerin ortak anafikri ise “modernleşme” kavramıdır.

20.yy başında bu bölgedeki sosyal yapının zenginliği ve meydan etrafındaki yerleşimlerin buna göre biçimlenmesi ise ayrı bir etkendir. Beyoğlu’nda kentsoylu burjuva ve uzmanlaşmış meslek grupları yer alırken, Tarlabaşı bölgesi küçük burjuva ve levantenler için bir yaşam alanı olmuştur. Taksimin etrafında bu dönemde çok farklı etnik grupların yer alması da nüfus yapısının çeşitliliğini yansıtmaktadır. Ancak varlık vergisi gibi devlet politikaları ve toplumsal olaylar nedeniyle bu bölgedeki sosyal yapının belli bir tarihten sonra giderek farklılaştığını görüyoruz. Özellikle 6-7 Eylül 1955’teki şiddet eyleminden sonra da Beyoğlu semti sadece fiziksel değil sosyal açıdan da yıpranmıştır. Bu süreçler de Taksim’deki insan profilinin dönüşmesine etki etmiştir. Özellikle 17. yy’dan sonra buraya yerleşmiş olan farklı dine mensup sosyal topluluklar bu olaylar sonrasında ekonomik açıdan zarara uğratılmıştır. Belki bugün bu bölgenin bu kadar sahipsiz kalmasının sebebi gerçek kullanıcıların uzun süre önce burayı terketmiş olması olarak gösterilebilir.

Bir meydan olarak şu an sadece ulusal törenler, yılbaşı, askere uğurlama ve sportif başarı kutlamaları gibi etkinliklere tanıklık etmesine rağmen, yakın geçmişte Taksim Cumhuriyet Meydanı çok popüler bir toplanma alanı olmuştur. 1961 Anayasasıyla insanlara daha geniş ifade haklarının tanınması neticesinde, topluluklar bu meydanda isteklerini dile getirme şansı bulabilmiştir. Ancak 1977’deki İşçi Bayramı kutlamalarında sırasında yaşanan olaylar sebebiyle 80’lerden itibaren meydan, bu tip toplanma eylemlerine kapatılarak önemli bir işlevini yitirmiş, ancak politik gruplar özellikle muhalif kesim için her zaman önemini korumuştur.Bugün halen olası izinsiz eylemlere karşı gün içinde geniş güvenlik önlemleri ve gözetim hali meydanda hissedilmektedir. Bu durum aslında iktidarın yaratmak istediği kamu anlayışının bir örneğidir.




1986 senesindeki Büyükşehir Belediye Başkanı Dalan’ın gerçekleştirdiği imar hareketinden hemen bir sene sonra düzenlenen yarışmada birinci olan projenin açıklama metninde Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın İstanbul’un en önemli noktası olduğu dile getirilmektedir. Bu alanda yapılacak tasarımın Taksim’in kendine özgü canlılığını ayakta tutmak adına yapılacak düzenlemelerin Anadolu ve İstanbul uygarlığını yansıtması gerektiği savunulmaktadır. Enternasyonal mimari tarzdan uzak bir dili tercih etmesi bakımından mimarın, dönemin post-modernist akımının etkisiyle vernaküler mimariyi yeniden canlandıracak bir dil tercih ettiğini projenin açıklama metinde görülmektedir. (Yapı, 1988)

İlk olarak 1977 senesinde gündeme gelen ve bugün halen tartışılan cami projesi de iktidar sahiplerinin meydan kavramını anlama şeklini göstermektedir. Bu anlayışın Osmanlı İmparatorluğunda dini yapılar etrafında oluşan meydan tanımına öykünülmesinin yanısıra, Taksim meydanında yapılacak bu yapının politik açıdan simgesel bir anlamının da olacağı üstü kapalı bir gerçektir. 1993 senesinde I nımaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun Beyoğlu’nu sit alanı ilan etmesiyle 1/5000 Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması gündeme gelmiştir. Bu plan 2009 senesinde tamamlanmış ve Maksem’in Tarlabaşı Bulvarına bakan cephesindeki parsel dini tesis alanı olarak belirlenmiştir. 1994 senesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu imar planı henüz tamamlanmamış iken Gezi Parkı’nın içerisinde bir cami projesi önermiş ancak bir sonuca varılamamıştır. [2] Süregelen bu tip politik altyapılı planlama yaklaşımlarının, bilimsel bir çerçevede açıklanması mümkün değildir.





4. SONUÇ

İstanbul gibi birçok merkezi olan bir metropolde özellikle Taksim Cumhuriyet Meydanı’na yoğunlaşarak bu alan üzerinden birçok idealin gerçekleştirilmeye çalışılması, halihazırda fiziksel açıdan yeterince problemli olan bu alanının yükünü daha da fazla arttırmaktadır. Taksimin geçmişi ve tarihsel değeri ortadadır ancak modern bir metropolün eski merkezleri ile yeni merkezleri arasında işlevsel dağılımın iyi kurgulanması ve estetik tercihlerinde meydanların kimliğine uygun bir şekilde yorumlanması gerekmektedir.

Taksim Cumhuriyet Meydanı yakın tarih boyunca zaman zaman bir takım politik iradelerin temsiliyet alanı haline gelirken, toplumsal olayların ve süregelen sosyal değişimin etkisiyle, kentsel anlamda niteliksiz bir meydana dönüşmek üzeredir. Bugün meydanın mevcut formu tüm bu müdahalelerin superpoze edilmiş halidir. Bu bakımdan kendi içinde tutarlı olmayan ve sınırları belirsiz bir biçime sahiptir. Yayaların sadece bir aktarma noktası olarak kullandığı ve araç trafiğinin daha ön plana çıktığı bu meydanda, her geçen gün yapılan kısmi düzenlemeler sayesinde durum giderek içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Toplumsal olarak muhafaza ettiği belleğin dışında bir işlevi olmayan, insanların buraya gelmek için değil, burdan başka bir yere ulaşabilmek için uğradığı bu alan, gizli bir ıssızlığa sahiptir.

Bu değerli mekanın bugün yeniden canlandırılmasının sağlanması için, farklı aktörlerin özgün fikirlerini ifade edilebileceği bir platformda, kent kültürünü ve bu meydanın özgün yapısını tekrar tartışmak gerekmektedir. Meydan için planlacak projenin daha fazla yıkım önermemesi ve bütünsel bir yaklaşım ile meydanın fiziksel sınırlarının dışına taşarak, çevre ile olan bağlantılarını tekrar sağlanması öngörülmelidir.


KAYNAKLAR :


Arslan, S., 2006. Anıt ve Meydanlarda Oran ve Ölçek Kavramı Taksim Cumhuriyet Anıtı İncelemesi, Yüksel Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul.
Cezar, M., 1965. 19. yüzyıl Beyoğlu’su, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, İstanbul.
Dökmeci, V., Çinarcıi H., 1990. Tarihsel Gelişim Süreci İçinde Beyoğlu, TürkiyeTuring ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul.
Gülersoy C., 1986. Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul.
İstanbul Ansiklopedisi, 1994. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, cilt 7. s.196-200, İstanbul.
Karaman, A., İçözen, E., 1986. Taksim ve Yakın Çevresi Tarihsel Gelişimi, Taksim.
Kılınçarslan, İ., 2005. İstanbul Taksim Meydaninin Yeniden Tasariminda Başlica Konular, UIA Istanbul Congress, Istanbul.
Marcus C. C., Francis C., 1998. People Places Design Guideline For Urban Open Space. Van Nostrand Reinhold Company, New York.
YAPI, 1987. Taksim Meydanı Proje Yarışması, 78, s.29-39, İstanbul.

Internet Kaynakları:
[1] http://www.arkitera.com/h36917-tarihi-maksem-%E2%80%98taksim-cumhuriyet-galerisine-donusturuldu.html (Erişim Tarihi: 02.06.2009)
[2] http://www.arkitera.com/h41496-mimarlar-geldi-gecti-plan-gelmedi.html (Erişim Tarihi: 02.06.2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder